Çevrenin Kasten/Taksirle Kirletilmesi Suçu

Çevrenin Kasten/Taksirle Kirletilmesi Suçu

Çevre Hukuku
Yayın Tarihi8 Nisan

Hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, zararlı kimyasalların toprağa ve suya karışımı nedeniyle her geçen gün çevreyi daha da kirletmekte, çevre kirliliği günümüzde başta insanlar olmak üzere bütün canlıları, tehdit etmektedir.

Yakın zamanda tüm dünyaya yayılmaya başlayan koranavirüs salgını nedeniyle çeşitli ülkelerde alınan karantina ve izolasyon önlemleri neticesinde işyeri ve fabrikaların faaliyetlerine ara vermesi, insan faktörünün zayıflaması, pek çok ülkede kanalların, havanın yani çevrenin temizlenmesine vesile oldu. Yalnızca 3-4 aylık kısmi insansızlaşma sürecinde dahi dünyanın hemen hemen her yerinde çevre kirliliğinin azalması insanların çevreye ve doğaya verdiği tahribatın büyüklüğünü ortaya koymaktadır.

İnsanların çevreye verdiği zararlar bazı tedbirlerin alınması gerekliliğini ortaya çıkarmış, bu doğrultuda “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” cezai ve idari yaptırımlarla koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Bu yazıda “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının” korunması amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda yaptırım altına alınan Çevrenin Kasten Kirletilmesi ve Çevrenin Taksirle Kirletilmesi suçlarından bahsedeceğim.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181. Maddesinde Çevrenin Kasten Kirletilmesi suçu düzenlenmiş olup, bu suç çevreyi kirletenlerin cezalandırılmasını konu edinmekle birlikte aynı zamanda insanların ve diğer canlıların yaşam hakkı da korunmaktadır.

TCK’nın 181. Maddesi’nin 1. Fıkrasında “İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı” düzenlenmiştir.

Her ne kadar madde metninde “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere” göre değerlendirme yapılacağı belirtilmiş ise de, havaya, suya, toprağa karıştırılan atık veya artıklara ilişkin usul ve esaslar 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun atfıyla yönetmeliklerle düzenlenmiştir. Bu bağlamda madde metninde ter alan “ilgili kanunlara” ifadesinin “ilgili kanunlar ve bu kanunlara istinaden çıkarılan yönetmeliklerle” şeklinde değiştirilmesi yerinde olacaktır. TCK’nın 181. Maddesinin 1. Fıkrası kapsamında yapılan yargılamada, sanığın eyleminin çevreyi kirletme olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği hususu Çevre Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan yönetmeliklere göre belirlenmekte olup, aşağıda yer alan Yargıtay kararından bu husus görülmektedir.

“Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirliliğin giderilmesi, arıtma çamurlarının ve kompostun toprakta kullanımında gerekli tedbirlerin alınması esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde ortaya koymak amacıyla önce 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine istinaden 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. 08.06.2010 tarihinde ise aynı amaçlar için bu kez 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilerek uygulamaya konulmuş ve 2005 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

…..Bahsedilen atığın, alıcı ortam olan toprağa verilmesi ile 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20/j, ek 1. maddesi ile anılan yönetmeliklere aykırı davranılarak alıcı ortam olan toprağın, dolayısıyla çevrenin kasten kirletildiği sonucuna ulaşılmış, sanığın mahkumiyetine dair karar hukuka uygun bulunmuştur”

TCK’nın 181. Maddesinin 1. Fıkrasında yönünden çevreyi kasten kirletme suçunun oluşması için atık veya artıkların teknik usullere aykırı bir biçimde çevreye verilmesi yeterli değildir. Teknik usullere aykırı bir şekilde çevreye verilen atık veya artıkların, ayrıca çevreye zarar verecek nitelikte, boyutta, elverişlilikte olması da aranmıştır. Belirtmek isterim ki, bu suçun oluşması için atıkların çevreye zarar vermiş olması gerekmemekte olup, atıkların çevre açısından tehlike oluşturması yeterlidir.

Atık veya artıkların verildiği arazinin atık veya artıkları çevreye veren kişiye ait olmasının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Aşağıdaki Yargıtay kararından da görüleceği üzere bu durumda da fail cezalandırılacaktır.

“Örneğin havaya, toprağa ve suya karışabilecek bir takım çevreye ve yaşam formlarına zarar verebilecek nitelikteki atıkların kişinin mülkiyetinden arazide biriktirilmesi ile çevrenin kirletilmesi söz konusu olabilmektedir. Yasanın bu durumu kapsamadığını ileri sürmek maddenin lafzına uymadığı gibi ruhuna da uygun değildir.”

TCK’nın 181. Maddesinin 2. Fıkrasında “Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişinin, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı” düzenlenmiştir. Bu fıkra yönünden atık veya artıkların tehlikeli olup olmadığı veya atığın çevreye zarar verip vermediği önem arz etmemektedir. Yetkili mercilerin izniyle ülkeye sokulan atık veya artıklar bu suçu oluşturmayacaktır. Atık veya artığın ülkeye izinsiz bir şekilde sokulması bu suçun oluşması için yeterli olup, atıkların havaya, toprağa veya çevreye verilmesi gerekmemektedir.

İzinsiz bir şekilde ülkeye sokulan ve çevre açısından tehlike arz eden atık veya artığın daha sonradan hukuka aykırı olarak suya, havaya veya toprağa bırakılması halinde fail hem TCK m.181/1, hem de TCK m. 181/2 kapsamında cezalandırılması gerekecektir.

181. Maddenin 3. Ve 4. Fıkrasında çevreyi kasten kirletme suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bu fıkralara göre atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde veya suçun, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerinin değişmesine neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla işlenmesi halinde verilecek ceza arttırılacaktır.

Çevrenin kasten kirletilmesi suçu ancak kasten işlenebilir bir suç olup, birinci ve ikinci fıkrada düzenlenen fiillerin taksirle gerçekleştirilmesi halinde TCK’nın 182. Maddesinde düzenlenen çevrenin taksirle kirletilmesi suçu oluşacaktır.

Dünyanın herhangi bir parçasında bulunan hayvan türleri, bitkiler, toprak, su ve insanlar bir düzen içinde olup birinin zarar görmesi zincirleme bir şekilde diğerlerine de zarar vermektedir. Bu sebeple sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ulusal mevzuatımızda cezai yaptırıma bağlandığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile de koruma altına alınmıştır. Zira çevre hakkı evrensel bir hak olup, çevreye karşı işlenen suçlar sadece o ülkeye karşı değil tüm insanlığa karşı işlenmiştir.

KAYNAKÇA

[1] T.C. Yargıtay 18.Ceza Dairesi 2018/ 6327 E., 2019 / 2793 K., Karar Tarihi: 12.02.2019

[1] Artuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 15. Baskı, Ekim 2016,s.550

[1] T.C. Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2008/ 6206 E., 2008 / 10019 K., Karar Tarihi: 21.05.2008

Yardım edecek birini mi arıyorsunuz?

Sana yardım edelim! Şimdi Ara: +90 216 442 05 15

[email protected] Pzrt – Cm 09:00-18:00